Okumak son zamanların popüler etkinliklerinden biri hâline geldi. İnsanların artık pek ilgi göstermediği bu hobi internet ve sosyal medya sitelerindeki akımlar sayesinde yeni bir soluk kazandı diyebiliriz. Yeniden gözleri üzerinde toplayan okuma etkinliği, kimileri için keyif verici bir hobiyken kimilerine göre sırf faydalı olduğu için uyulan bir zorunluluk.
İşin içine internetin okumayı popülerleştirmesiyle gelen sayısal hedefler de karışınca bu zorunluluk hissi daha da artıyor. Mesela, bazılarına göre başarılı olmak için haftada, hatta günde, bir kitap bitirmelisiniz. Çünkü Mark Zuckerberg, Bill Gates ve Elon Musk, çok kitap okuyarak bugünkü başarılarına ulaşabildi. Yani, ne kadar çok okursanız o kadar bilgili olursunuz.
Peki, bu kadar çok okumak için zaman bulabilecek miyiz? Modern dünyanın koşuşturmacasında hemen hepimiz her işimizi daha hızlı yapabilmenin yollarını aramıyor muyuz?
Her şeyde olduğu gibi okuma konusunda da daha hızlı olmaya çalışıyoruz. Artık blog sayfalarında “20 dakikada okuma hızınızı üç katına çıkarın” ya da “Daha çok kitap okumak için kendinizi nasıl motive edersiniz?” başlıklı yazılarla sıkça karşılaşabiliyoruz.
Okumak benim en çok keyif aldığım etkinliklerden biri; hatta Jotform’u 4 milyondan fazla kullanıcısı olan bir şirkete dönüştürmemde başka insanların deneyimlerinden ders çıkarmamın etkisi büyüktür.
Öte yandan okuma konusunda ortaya atılan hız kazanma yöntemleri ve sayısal hedefler pek bana göre değil.
Hızlı okuma konusunda bilmeniz gerekenler
Hızlı okuma son zamanlarda hız kazanmış olabilir ama aslında bu yöntemler eskiden beri az çok biliniyordu.
Örneğin, bir zamanlar John F. Kennedy’nin dakikada 1.200 kelime okuyabildiği öne sürülmüştü ama sonradan bu sayının uydurma olduğu ortaya çıktı. Bu alandaki bir başka örnek olarak Howard Berg, dakikada 80 sayfadan fazla okuyarak 1990 yılında yayımlanan Guinness Rekorlar Kitabına girmeyi başarmıştı. Bu rekorun ardından okuma uzmanı Mark Pennington konuya açıklık getirerek Guinness ekibinin bu rekoru kontrol etmeden onayladığını belirtti.
Bu alandaki gerçekler bu kadarla da kalmıyor. Ralph Radach, Alan Kennedy ve Keith Rayner hazırladıkları araştırma yazısında hızlı okuma iddialarını çürütürken her geçen gün, bu araştırmayı destekleyecek yeni bilimsel çalışmalara imza atılıyor.
Göz izleme alanında araştırmalar gerçekleştiren Profesör Keith Rayner, bir sayfadaki belirli kısımları aynı anda okumak gibi bir şeyin foveal görme alanındaki kısıtlamalardan dolayı biyolojik ve fizyolojik olarak mümkün olmadığını belirtiyor.
Bütün bir sayfayı bir kerede okuyamayız. Sayfa üzerinde gözümüzle zikzak çizerek okumak da işe yaramıyor çünkü insan gözü yapı olarak buna uygun değil.
Peki ya tek seferde tek bir kelime göstererek okuma hızınızı artırdığını iddia eden uygulamalar? Bu uygulamalardan birinin yaratıcılarına göre “bir okuyucu, zamanının yalnızca %20’sini okuduğu içeriği zihninde işlemeye ayırıyor; geri kalan %80’lik zaman ise sadece göz hareketleriyle geçiyor.”
Yalnız burada büyük bir mantık hatası var çünkü bir şeyler okurken gözlerimizi hareket ettirdiğimiz zamanlarda düşünmeyi bırakmıyoruz. Bu durumda zamanımızın sadece küçük bir kısmını gözümüzü hareket ettirmekle harcarken okuma eylemini gerçekleştirdiğimiz zamanın tamamını aslında okuduğumuz içeriği işlemeye ayırıyoruz.
UCLA Üniversitesi psikoloji profesörlerinden Patricia Greenfield’a göre göz gezdirerek okuduğumuzda çıkarımda bulunma, kritik analiz ve empati gibi daha yavaş ve zaman alan süreçler için yeterli zamanımız kalmıyor.
Diğer bir deyişle hızlı okuma yaptığımızda karmaşık kısımları kavramak ya da konu üzerine düşünmek için kendimize yeteri kadar zaman bırakmıyoruz. Okuma hızımız arttıkça anlama kabiliyetimiz düşüyor.
Amacınız sadece bir metni gözden geçirmekse hızlı okuma işe yarıyor diyebiliriz. Hızlı okuma, alışveriş listesi ya da oturma planı gibi içerikler konusunda faydalı olabilir ama bu yöntemle okuduğunuz metinde sunulan bilgileri kavrayamazsınız ve okuma eyleminin bütün amacını yok saymış olursunuz.
Hızlı okuma konusunda Woody Allen’in görüşlerine kısaca yer verecek olursak:
“Bir keresinde hızlı okuma kursuna gitmiştim. Sayfanın üstünden başlayıp ortaya parmağımızı koyarak aşağı doğru okuyup gidiyorduk. Bu yöntemle Savaş ve Barış kitabını 20 dakikada bitirdim. Olaylar Rusya’da geçiyordu.”
100 kitap efsanesi
Hızlı okuma yöntemlerinin işe yaramadığını kabul etsek bile ele almamız gereken temel bir soru daha kalıyor: Neden hızlı okumak istiyoruz?
İçinizden gelerek yılda 100 kitap okuyabiliyorsanız buna diyecek hiçbir lafım yok; herkesin okuma hızı ve okuduğunu anlama düzeyi aynı olmak zorunda değil.
Ayrıca bütün kitaplar eşit yaratılmamış. Sizin kapağını açmaya bile değmeyeceğini düşündüğünüz bir kitap bir başkasının en sevdiği eser olabilir ya da sizin kalbinizin en derinine dokunmuş bir kitap bir başkasına son derece sıkıcı gelebilir.
Paha biçilmez bilgilerle dolu, el üstünde tutulması gereken kitaplar gerçekten hızlı okunmayı hak ediyor mu sizce? Bence kesinlikle hak etmiyor. Bu kitapları ince ince okumak, kavramak gerek. Bazı eserler yirmi dakikada okunsun diye değil; insanlar en sevdikleri sayfaları işaretlesin, en sevdiklerine hediye etsin diye yazılmış.
Bir eseri her kelimesinden keyif almak için değil de sırf okumuş olmak için okuduğunuzda:
Neredeyse hiçbir bilgi aklınızda kalmaz.
Okuduklarınız üzerine düşünecek zamanınız olmaz.
Okuduğunuzun çok az bir kısmını kavrayabilirsiniz.
Birçok başarılı insanın ortak özelliği çok kitap okumalarıdır çünkü başarıyı yakalayabilen insanlar içinde yaşadıkları dünyayı öğrenmek için yüzünü kitaplara dönüyor. Ama okuma konusunda dikkat etmemiz gereken asıl nokta bu insanların ne kadar çok okuduğu değil, nasıl okuduğu olmalı.
Neden okuruz?
Okumanın üç çeşidi vardır:
Pasif okuma: Facebook’ta gezinmek, dişçide sıra beklerken dergi karıştırmak, Twitter’da paylaşımlara göz atmak gibi eylemler bu gruba dahildir.
Pratik okuma: Bir şeyi öğrenmek istediğinizde ya da öğrenmeniz gerektiğinde yaptığınız amaçlı okuma eylemidir. Ders çalışmak ya da kişisel gelişim kitapları okumak pratik okumaya örnektir.
Zevk için okuma: Zevk için okuyorsanız herhangi bir kategoriye bağlı kalmaksızın dilediğinizi okursunuz. Kendinizi kurgu romanlarla ya da başka herhangi bir şeyle sınırlamak zorunda kalmadan hoşunuza giden bir araştırma yazısı, bir roman ya da bir dergiyi okumaya koyulabilirsiniz.
Okumaktan keyif aldığınızda, zorunda hissettiğiniz için değil, okumak istediğiniz için okursunuz. Bir kitabı elinizden bırakamıyorsanız; sayfaları birbiri ardına çevirirken zihniniz okuduklarınızla doluyorsa; bir şeyler yerken, banyoda ılık suyun tadını çıkarırken, parkta yeşillikler arasında otururken ya da metroda kalabalığın içinde yolculuk ederken bir hikâyenin, teorinin ya da bir araştırmanın sizi alıp götürdüğü enginlikleri kucaklayabiliyorsanız okuduğunuzdan keyif alıyorsunuz demektir.
Gerçekten keyif alarak bir şeyler okuduğunuzda dikkatinizi toplayabildiğiniz süre uzar, kelime dağarcığınız genişler ve bilgi denizinize yeni bilgiler ekleyebilirsiniz.
Zorunda hissettiğiniz için okuduğunuzdaysa tıpkı sınavdan sonra bütün öğrendiklerinizin aklınızdan uçup gitmesi gibi okuduğunuz hiçbir şey aklınızda kalmaz. Rahatlamak için okuyorsanız okuduklarınızın aklınızda kalıp kalmaması çok önemli olmayabilir ama kendinizi geliştirmek için yılda 100 kitap okumak gibi bir hedefiniz varsa işler değişir.
Kişisel gelişim kitapları, okuduklarınızı hayatınıza uygulayabildiğiniz sürece faydalıdır. Kendi hayatınıza katamadığınız sürece dünya üzerindeki tüm teori ve yöntemleri okumak hiçbir şey ifade etmez.
Elon Musk ve ekibi başarılarını, bir amaca yönelik olarak okumaya ve okuduklarını kendi iş hayatlarına uygulamaya borçlu olduklarını ifade ediyor. Bu tür bir okumada kitapları tamamlanması gereken birer görev olarak görüp kendinizi zorlamak yerine okuduğunuz her şeyden kendinize bir pay çıkarırsınız.
Bir şeyler okumanın en temel amacı okuduklarınızı kavrayıp kendi hayatınıza katabilmektir.
Mortimer J. Adler’in dediği gibi:
“İyi kitaplar söz konusu olduğunda mesele bunların kaç tanesine nüfuz edebileceğiniz değil, kaç tanesinin size nüfuz edebileceğidir.”
Siz de okuduğunuz kitapların niceliği yerine niteliğine odaklanmaya karar verirseniz kalbinize dokunacak kitaplar bulmanıza yardımcı olabilecek birkaç tavsiyem var:
Klasik eserlerden başlayın
Kişisel gelişim kitaplarına bir süreliğine ara verin. Birçok kitap, klasik eserlerin yenilenmiş hâli gibidir. Bu yüzden bu bilgilerin asıl kaynağından başlayıp ilerlemek çok daha faydalı olacaktır. İlginizi çeken konularda en iyi kitapları bulmaya çalışın ve kendinize bu kitaplardan özel bir koleksiyon oluşturun.
Kendinize fazla yüklenmeyin
Tatilde yorgunluğumuzu atarken ya da banyoda kafa dinlerken okuyup içten içe keyif aldığımız ama bunu belki de kendimize bile itiraf edemediğimiz bazı kitaplar vardır. Okuma eyleminin işe yaradığını hissetmemiz için okuduğumuz şeyin bizi biraz zorlaması, hatta sıkması gerekir. Ama bir yandan da okumak günlük hayatımızda tamamlamamız gereken bir iş değil, bir ayrıcalık olmalıdır.
Hayat, sevmediğiniz kitaplara katlanmak için çok kısa. Bu yüzden neyi seviyorsanız onu okuyun; hoşunuza giden türleri, beğendiğiniz yazarların kaleminden çıkan eserleri bulmaya çalışın.
Seçici olun
Size ve hayatınıza hitap eden kitaplar olacaktır. Bazı kitapları kendinize daha yakın bulmanız son derece normal. Hoşunuza giden eserleri koleksiyonunuza katmaya çekinmeyin.
Sizi büyüleyen bir konu hakkında derinlemesine bilgi edinmeniz size, bir başkasının en sevdiği on kitabı okumaktan daha çok şey katar. Sırf çok satanlar listesinde yer aldığı için bir romanı okumak zorunda değilsiniz. Kendi ilgi alanlarınızı belirleyip bu alanlarda yazılmış eserleri okuyun.
Yeniden okuyun
Genellikle kendimi aynı kitabı tekrar tekrar okurken buluyorum ve bir kitabı her okuyuşumda o kitapta yeni bir şeyler bulabiliyorum.
Naval Ravikant’ın, bir Twitter hesabından paylaşıldığını aktardığı aşağıdaki sözler belki de birçoğumuzun bu konudaki duygularına tercüman olacaktır:
“Her şeyi okumak istemiyorum. Sadece en sevdiğim 100 harika eseri tekrar tekrar okumak istiyorum.”
Belirli bir alandaki bilgi birikiminizi genişletmek istiyorsanız size ilham veren ve hoşunuza giden bir eseri tekrar okumak sizin için, aynı şeylerin anlatıldığı yeni kitaplar okumaktan daha faydalı olacaktır.
Not alın
Bir şeyler okurken not almak okuduğunuzun aklınızda kalmasını kolaylaştırır. Okuduğunuz eser, fiziksel bir kitapsa (ve başkasından ödünç almadıysanız) sevdiğiniz cümlelerin altını çizin ya da sayfa kenarlarına kısa notlar alın. Böylece okuduğunuz içeriği daha iyi anlayabilir ve yorumlayabilirsiniz.
Bir kitap okuma kulübüne katılın
Okuduğunuz kitap hakkında fikrinizi belirtebileceğiniz ve aynı kitabı okuyan başka insanların fikirlerini dinleyebileceğiniz bir kitap kulübüne katılmak ilginç bir deneyim olabilir.
Benim katıldığım kitap kulübü hem cinsiyet hem de kitap türleri açısından karma bir kulüptü. Bu sayede kendi isteğimle alıp okumayacağım birçok kitabı okuma şansım oldu. Bu kitaplardan bazılarını çok sevdim, bazılarından nefret ettim. Bu süreçte kıymetli dostlar edinirken bir kitaba başka bir insanın gözüyle bakabilmeyi öğrendim.
Son sözler
Bir Kuştan Öbürüne: Hayat ve Yazmak Üzerine Tavsiyeler adlı kitabında Anne Lamott şöyle diyor:
“Bazılarımız için kitaplar yeryüzündeki diğer her şey kadar önemlidir. O küçücük, düz, sert, dikdörtgen kağıtların içinden dünyalar kadar dünyanın, size şarkılar söyleyen, sizi rahatlatan, sakinleştiren veya heyecanlandıran dünyaların dökülüvermesi mucize değil de nedir? Kitaplar kim olduğumuzu ve nasıl davranmamız gerektiğini anlamamıza yardımcı olur. Bize toplumun ve dostluğun ne olduğunu gösterir; nasıl yaşayacağımızı ve öleceğimizi anlatır.”
Okumak büyülüdür; telepati kurmak ya da ışınlanmak gibi. Okuyarak uzay ve zamanda yolculuğa çıkabilir, okyanusları aşıp kıtadan kıtaya gezebilirsiniz.
Okumak bize gelmiş geçmiş en zeki insanların düşüncelerine ulaşma fırsatını sunar; böylece geçmişten aldığımız dersleri geleceği görmek için kullanabiliriz. Okuyarak zihnimizin kapılarını farklı görüşlere açabilir, diğer insanların düşüncelerini dinlemeyi öğrenebilir ve belki de en önemlisi, her zaman haklı olmadığımızı kabullenebiliriz.
Bu anlattıklarımızdan kendinize ne kadar okuduğunuza (ya da okumadığınıza) göre değer biçmeniz gerektiği sonucunu çıkarmayın. Okumak bilgi birikimimizi zenginleştirir, empati duygumuzu geliştirir ve bizi cesaretlendirir ama her şeyden önce bize keyif verir.
Bu yüzden belki de tek yapmamız gereken, her şeyi bu kadar ciddiye almayı bırakıp sadece eğlenmeye çalışmaktır. Bir şeyler okumayı, bankadaki paranızı artırmanın kısayolu olarak görmek yerine hayatın tadını çıkardığınız bir etkinliğe dönüştürün.
Her ne okuyorsanız acele etmeden, kendinize okuduklarınız hakkında düşünme fırsatı tanıyarak okuyun.
Bir şeyler okumaya karar verdiğinizde asıl amacınız daha başarılı olmak değil, daha mutlu olmak olsun.
Yorum Gönder: